Aktarmalı tren

Kerem Eymür, GundemBesiktas.com okurları için yazdı.

Aktarmalı tren
A+
A-
4 Aralık 2020 12:01

Şampiyonlar Ligine direkt giden treni kaçıralı aylar oldu. Artık başka tren gelmez derken, bir tren daha perona yanaştı. Bu tren Şampiyonlar Ligine direkt gitmese de, bizi Şampiyonlar Ligine direk giden trene götürüp, orada aktarma yaptıracak. Yol ve zaman olarak bizi zorlayacak olsa da, en azından Şampiyonlar Ligine giden trene yetişmemiz için önümüze bir fırsat olacak.

Kazanılan Başakşehir ve Fenerbahçe maçları, tüm dünyaca pozitiflikten korktuğumuz bu ortamda, Beşiktaş camiasına pozitif etki bıraktı. Aslında esas pozitif etki, iki önemli rakibi arka arkaya yenmekten çok, bu maçlarda Beşiktaş’lı oyuncuların göstermiş olduğu karakterdi. Kafası yerinde ve futbola konsantre olmuş Sergen Yalçın’ın, bir sihirbaz misali şapkadan tavşan çıkarabileceğini, “Sergen’i Anlamak“ adlı ilk yazımda zaten belirtmiştim.
Sezon başında tüm camianın sorumluluğu üzerine yıkılan Sergen’in buna alışması ve camiayı bu anlamda daha sıkı sıkıya kucaklaması biraz zaman aldı. Şapkasından tavşanlar çıkarmaya başladı. Bu dönem zarfında Sergen’i ve yönetimi buradan defalarca uyarıp, eleştirilerde bulundum. Kimse ile kişisel bir hesaplaşmam ya da kıskançlığım olmadığından, bu eleştirilerim hep yapıcı oldu. Başkanın, Yönetimin ya da Sergen’in beni okuyup, okumadığını bilmiyorum. Ancak aldığım duyumlar yazılarımın okunduğu yönünde. Şimdi gelinen noktada görülüyor ki, dışarıdan farklı bir gözle yapılan yapıcı eleştiriler, özellikle Sergen tarafından dikkate alınmış. Yapıcı eleştirilerden ders alan ve kendini devamlı surette geliştiren bir Sergen Yalçın görmek başta benim ve arkadaşlarımın mutluluğunu ziyadesiyle katladı.

Tabi bu yapıcı ve Beşiktaş’ın daha iyi olması adına yapılan bu eleştiriler dışında, Sergen’in teknik direktörlüğünü, liyakatını vs. sorgulayan, tamamen kişisel olduğu aşikar, kıskançlıkla yapılmış, tabir yerindeyse bel altı eleştiriler de duyduk. Yazılı ya da görsel medyada ki arkadaşların işi, maçları, pozisyonları ve oyun kurgularını yorumlamaktır. Eleştirilerini belirli bir üslup ve seviye içerisinde yapmak, varsa çözüm önerilerini paylaşmaktır. Geçmişte futbol oynamak ya da futbolun içerisinde bulunmak, futbolu iyi yorumlayabileceğinizi göstermez. Futbolu yorumlamak, maçlara göz atarak değil, maçı yaşayarak, oradaki artı ve eksileri görüp, belirli bir üslup çerçevesinde eleştirerek, çözüm önerileri getirerek olur. Hepimizin bildiği üzere bakmak ve görmek farklı şeylerdir. Bir teknik direktör, oyuncu ya da başkan tabi ki eleştirilecektir. Özellikle büyük camialarda bu göreve gelmiş kişilerin eleştirilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Ancak bu eleştiriler çözümleri sunularak yapılırsa, er ya da geç dikkate alınacaktır. Biz eleştiriye kapalı bir toplumuz. Eleştirilere her zaman açığız desek bile, en ufak bir eleştiride sinirleniriz. Çünkü bizim toplumuzda eleştiri demek, belden aşağı vurmak kelimesi ile eş anlamlıdır. Bu yüzden yapıcı bir eleştiri bile getirilse, hemen savunmaya geçer, itiraz ederiz.

Sergen Yalçın kaybedilen maçlardan sonra gerekli dersleri alarak, adeta yoktan var edercesine bir performans gösteriyor. Bunun da tüm camia fazlasıyla farkında. Lig uzun bir maraton, sakatlıklar ve cezalar dışında bir de pandemi belasıyla uğraştığımızdan, geniş kadroların zaman geçtikçe daha avantajlı olacaklarını söylemek gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

Bu nedenle top artık Beşiktaş Kulübü Başkanı ve Yönetim Kurulundadır. Oyuncuların ve Sergen’in bu çabalarının boşa gitmemesi için şimdiden transfer çalışmalarına başlanmalıdır. Sezon başında gerekli noktalara yapılamayan, yapılsa da geç ve her ihtiyacımıza cevap veremeyecek şekilde yapılan transferlerden dolayı, en önemli gelir kapımız olan Şampiyonlar Ligine direk giden Treni nasıl kaçırdığımızı gördük. Kaliteli transferler için mevcut kaynağın yeterli olmadığını biliyoruz. Ancak bu uzun maratonda kadromuzu en az üç kaliteli oyuncu ile takviye etmek zorundayız. Kadromuzu çok geniş tutamasak bile en azından kaliteli oyuncu sayımızı fazlalaştırıp, Sergen’in elini güçlendirmeliyiz. Ayrıca kadromuzda var olan, ancak bu zamana kadar yokları oynayan, Lajic, Oğuzhan, Gökhan Töre gibi oyuncuların da sorunlarının bir an önce çözülüp, rotasyona dahil edilmesine çalışılmalıdır. Şayet bu arkadaşların sorunları çözülemiyorsa, kadroda yer açmak ve takımın negatif yönde etkilenmemesi, adına, bu oyuncuların bir an önce elden çıkarılmaları gereklidir. Bütün bunları planlamak ve saha dışında ki sorunları çözmek Sportif Direktör görevidir. Sergen’in üzerinden yükünü almak, konsantrasyonunu sadece oyuna vermesini sağlamak için, Sergen’in anlaşabileceği bir sportif direktörün takıma acilen getirilmesi şarttır. Sergen ve oyuncular bunu fazlasıyla hak ediyor. Ayrıca ne yapıp edilip, bir kaynak yaratılması ve Sergen’in istediği yerlere Ocak ayı transfer döneminde oyuncu takviyesi yapılmalıdır. Önümüzde az bir zaman olduğundan, yeniden geç kalınıp, panik transferler yapılmaması açısından, şimdiden çalışmalara başlanılmalıdır. Önemli olan kazanırken eksikleri görmek ve iş işten geçmeden müdahale etmektir.

Şampiyonlar Ligine direk giden treni sezon başında kaçırdık. Aktarmalıda olsa bu treni kaçırmayalım. Çünkü camiamızın maddi ve manevi olarak bu trene çok ihtiyacı var.

Kerem EYMÜR

ETİKETLER:
YORUMLAR

  1. Anonim dedi ki:

    2-3 galibiyet alınca dernek başkanı dediğin kişi Beşiktaş Kulübü Başkanı’mı oldu bir anda, ayıptır yahu, skor yorumcularından ne farkın kaldı şimdi ?

    1. Anonim dedi ki:

      Dikkatiniz için çok teşekkür ederim. İnanın bunun maç kazanmakla alakası yok.Dernek Başkanı yazdığımdan dolayı, pek çok kişiden eleştiri aldım. Bana Kerem kardeşim, ” Sn.Çebi Beşiktaş Futbol AŞ ‘nin altına imzasını atmadığından dolayı, kendisine Futbol Aş Yönetim Kurulu Başkanı olarak hitap etmemen çok doğal. Ancak Dernek Başkanı pek kulağa hoş gelmiyor. Seçimle gelmiş bir kişiye lütfen Beşiktaş Kulübü Başkanı olarak hitap et” dediler. Ben de bu eleştirileri haklı bulduğumdan, bu yazımdan itibaren Sn.Çebi’yi Beşiktaş Kulübü Başkanı olarak yazdım. Bundan sonra da kendisini yazış şeklim bu şekilde olacak.Sevgiler

  2. Anonim dedi ki:

    Sinan Bey öncelikle yazıma göstermiş olduğunuz ilgi, alaka ve yorumunuza çok teşekkürler. Çok haklısınız. Daha önce bir yazımda yazmıştım. Sportif Direktörlük makamı bir İngiliz buluşudur. Tabi zaman içerisinde sorumluluk ve görevleri mutasyona uğramıştır. Dünyanın hemen hemen her yerinde Başkan ve Yönetimlerin pek çoğu paralı ticaret insanları olduklarından dolayı futbolu bilmezler. O kişilere futbolu anlatsın ve bütçelerini yönetsin diye böyle bir makam ortaya çıkmıştır. Herkesin bildiği üzere, bu Başkan ve yönetimimiz futboldan bir haber olduklarından, bunların Teknik Ekip ve Futbolculara manevi bir destekte bulunamayacakları zaten hepimizin malumu. ” Gölge etme, başka ihsan istemem” misali bu arkadaşlarımızın teknik ekibe tek desteği maddi olacaktır. Tabi onuda bulabilirler ise. Sportif Direktör derken, mevcut durum sebebi ile öyle ekibi ile gelen kısa ve uzun vade de planları olan bir Sportif direktörü kastetmiyorum. Sergen’in de yükünü azaltacak, futbolu bilen, oyuncuları tanıyan bir abiden bahsediyorum . Önder Özen tarzı bir kişiden söz ediyorum. Yani eskilerin Genel Kaptan dediği tarz kimseler. Yoksa tabi ki uzun uzadıya, çok profosyonel bir Sportif Direktörün Sergen ile anlaşması zor.