Marka değeri!

Fikret orman yönetiminin ortaya koyduğu, “futbolda marka değeri” beni heyecanlandıran ve önemsediğim bir söylemdi. Yalnız; yönetim marka değeri söylemini, endüstriyel futbola entegre olmak olarak algıladı. Buda kulübümüzü diğerlerinden farksız duruma, yani şirket haline getirdi.

Marka değerine bakış açısı “geçmişten geleceğe” üretkenlik, misyon ve emekle alakalıdır. Üretmeden belirli bir misyon oluşturmadan, sırf yaşları geçmiş fulbolculara milyonları yağdırarak marka değeri oluşturulamaz. Forma fiyatlarını ve bilet fiyatlarını; asgari geçim düzeyinde olan insanların ulaşamadığı düzeye getirmek, taban ile kulübün arasına engel koymaktır.
1.)Kulübümüzün en büyük özelliği ve vurgusu “halkın takımı” olması ve bunla orantılı olarak bir misyon oluşturmasıdır. Nedir o misyon? Entelektüel, sorgulayan, düşünen ve yardımseverliği ön plana koymuş bir kitle gerçeğidir. Bundan daha iyi bir marka değeri, kolay bulunan şey midir?
2.) Ticarette cari açık denen olgu; iç üretimin dış ticaretin altında olmasıdır. Yani üretmeden, satın alma mantığıdır. Kulüplerin en büyük hatası günlük başarı uğruna, futbolcu yetiştirmeden büyük maliyetlerle futbolcu almasıdır. Hazıra dağ bile dayanmazken, futbol kulüplerinin endüstriyel futbola dayanabilmesini beklemek bir akıl iflasıdır. Marka değeri borçlanarak değil, üreterek başarıya ulaşmaktır.
3.) Emek vermeden başarıya ulaşmak mümkün değildir, emekten yana olan beyinleri kazanmak üretkenliği getirecektir. Buna uygun “teknik ekip ve yönetim” anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır.

Marka değeri; diğerine benzemek değil, diğerlerinden farklı olma durumudur. Para saymak değil, insanı ve insani değerleri savunmaktır. Şampiyonluğu bulmak değil, kendini bulmak ve kendin olanı oluşturmaktır. Beşiktaş taraftarına yakışan bellidir,  Beşiktaşlılık her koşulda “kendine yakışanı” yapmaktır…

Yusuf KARÇI