Cenk Tosun: “Futbolcu olduğumu EURO 2016’da anladım”

Millî Takımımızın Everton’lı golcüsü, UEFA’ya verdiği röportajda “Böylesine önemli bir turnuvanın, böylesine büyük bir organizasyonun bir parçası olduğumu idrak edince futbolcu olduğumu hissettim. Bu hissiyatı tekrar tecrübe etmek, bu turnuvada daha fazla maç oynamak ve goller atmak istiyorum ” diyor. İşte tecrübeli golcünün basketbolla başlayıp futbolla devam eden röportajı…

Cenk Tosun: “Futbolcu olduğumu EURO 2016’da anladım”
A+
A-
1 Kasım 2019 12:03

Bu sohbetimize basketbolla başlamak istiyorum… Basketbol sence Türkiye’de ne ifade ediyor? Türkiye’de basketbol ne kadar seviliyor?

Türkiye’de basketbol çok seviliyor ve izleniyor. Benim için, basketbol futbolun ardından en çok izlenen ve takip edilen spor. Basketbolda son yıllarda ülkece kazandığımız başarılar sayesinde, bu ilgi daha da arttı. Elbette Fenerbahçe’nin EuroLeague’deki başarıları ve Millî Takımımızın turnuvalarda yaptıkları çok etkili oldu. Basketbol Türkiye’de hâlâ gelişiyor.

Türkiye’de basketbol ve futbol tutkusu arasında sence nasıl farklar var?

Bence arada bir fark yok. Hem futbol hem de basketbol; ikisi de tutkulu, heyecanlı sporlar ve ateşli destekçileri var. Basketbolu gerçekten çok seviyorum ve mümkün olduğunca izliyorum.

Hangi Türk takımlarını takip ediyorsun?

Genel olarak söylemek gerekirse EuroLeague’i takip ediyorum. Türkiye Basketbol Ligi’ndeki maçları çok takip edemiyorum çünkü kendi maçlarım gibi onlar da hafta sonunda oynanıyor. EuroLeague’i ise hafta içinde izleme şansım oluyor. Fenerbahçe, Anadolu Efes, Daçka (Darüşşafaka)… Bunlar takip ettiğim takımlar.

NBA’deki temsilcilerimizi izliyorum

NBA’i takip ediyor musun? Desteklediğin bir takım var mı?

Şöyle açıklayayım; herhangi bir takımı desteklemiyorum. NBA’de ülkemizi temsil eden ve bizi gururlandıran genç ve tecrübeli kardeşlerimiz var. Onların maçlarını izlemeye çalışıyorum. Cedi’yle (Cedi Osman) arkadaşız. Onun maçlarını mutlaka izliyorum. Elbette Ersan İlyasova ve Furkan Korkmaz’ın maçlarını da kaçırmamaya çalışıyorum. İngiltere’yle Amerika arasında zaman farkı olduğundan bazı maçlar benim için çok geç saatte başlamış oluyor. Bazı maçlar akşam saat on veya on bir gibi başlıyor, ben de o maçları izleyip öyle uyuyorum. Oradaki temsilcilerimiz iyi oynadıkça ben de gururlanıyorum.

Türk temsilciler dışında beğendiğin NBA oyuncuları kimler?

Bence James Harden çok farklı bir oyuncu. Onu çok beğeniyorum. Elbette, Stephen Curry, Kevin Durant. Bu oyuncular çok farklı oyuncular.

Peki ya sen? Sence iyi bir basketbol oyuncusu musun?

Kötü olmadığımı düşünüyorum. İdare eder diyeyim. Arkadaşlarımla birlikte oynuyoruz ve bence iyi oynuyorum.

Hangi pozisyonda oynuyorsun peki?

Boyum basketbol için çok uzun olmadığı için (1.83m) en çok oyun kurucu olarak oynuyorum. Pota altında oynamak biraz zor. Aslında basket oynarken pozisyonlara, numaralara çok takılmadan oynuyoruz. Herkes, her pozisyonda oynayabiliyor. Ama dediğim gibi, basketbolu severek oynuyor ve izliyorum.

Babamın hakkı ödenemez

Peki, basketbolu bir kenara bırakalım… Ailenin senin hayatında çok önemli bir yeri olduğunu biliyorum. Aile hakkında neler söylemek istersin? Sana özellikle babanı sormak istiyorum bu noktada.

Şöyle söyleyeyim… Kariyerimde bu noktaya gelebildiysem eğer, bunu mümkün kılan en önemli faktör ailemdi. Babam hakkında özellikle konuşmak istiyorum; futbola karşı çok büyük bir tutku ve sevgi besliyor, futbol oynamışlığı da var. En uzaktaki deplasman maçınızı düşünün… Katar’da bir millî maça çıkacağınızı hayal edin, oraya gelir ve sizi destekler. Hiçbir maçımı asla kaçırmaz. Frankfurt’un biraz dışında yaşadığımız dönemde, henüz bir sürücü belgem yoktu ve beni her gün 35km’lik mesafedeki antrenman tesislerine götürürdü. Böylesi bir ilgiye paha biçilemez… Bunların hakkı ödenmez. İşte bu yüzden babam hakkında özellikle konuşmak istedim. Ve şunu bilmenizi isterim ki aile, bir futbolcunun hayatında çok büyük bir öneme sahip. İşler iyi giderken hâlihazırda iyi hissedersiniz ve aslında bir başkasına ihtiyaç duymazsınız. Ama hayat sadece iyi zamanlardan ibaret değil, aile burada devreye girer. Size sağladıkları destek ve motivasyon, performansını birebir etkiler ve ayağa kalkmanızı sağlar.

Millî Takım’a nasıl hayır denilebilir ki?

Futbol hayatına Almanya’da başladın ve genç takımlar seviyesinde Almanya Millî Takımı için oynadın. Sonrasında ise Türk Millî Takımı’nı tercih ettin. Bu karar dönemi senin için nasıl gelişti? Bu süreçte neler hissettin?

Evet, Almanya Millî Takımı için oynamaya başladım,15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21 yaşlarım boyunca oynadım. Bazı yaş gruplarında takım kaptanlığı dahi yaptım. Bir Türk olarak, bu elbette benim için çok kolay bir şey değildi. Ama kendimi çok iyi adapte ettiğimi düşünüyorum. Gaziantepspor’a transfer olduğum yıl çok iyi bir sezon geçirdim ve sadece yarım sezonun ardından o dönemdeki teknik direktörümüz Guus Hiddink beni Millî Takım’a davet etti. Ah, pardon, beni önce Okan Buruk aradı, o dönem yardımcı antrenördü. Beni aradı ve “Guus Hiddink seni görmek istiyor” dedi. Ardından bir araya geldik. Bu, çocukluğumdan bu yana hayalimdi. Buna nasıl hayır diyebilirdim ki? Biz zaten milliyetçi bir aileyiz. Bayrağımızı ve ülkemizi çok seviyoruz. Bir saniye bile tereddüt etmeden, “evet” dedim.

Biraz da EURO 2016’dan konuşalım istiyorum… Hem sen hem de takımın adına, EURO 2016 nasıl geçti dersin?

Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, EURO 2016’da zor bir gruba düştük ve bu açıdan biraz şanssızdık. Turnuvaya ise biraz geç adapte olabildik. İlk maçımız Hırvatistan’a karşıydı ve iyi bir maç çıkarmadık. İspanya’ya karşı daha iyi oynadık ancak İspanya’nın nasıl kaliteli bir takım olduğu da ortadaydı… Grubun son maçında gücümüzü bulduk ve Çek Cumhuriyeti’nden üç puanı aldık. Ama bundan sonra, sanırım İtalya ile İrlanda maçıydı… İrlanda’nın İtalya’yı mağlup etmesinin ardından turnuvadan elendik. Çok üzgündük, hatta yıkılmıştık. Turnuvaya tam da yeni adapte olmuşken elenmiştik. Ama EURO 2020’ye katılma hakkı kazanırsak, bu turnuvanın bizim için çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

Millî Takım’da dengeyi tutturduk

EURO 2020 Elemeleri’ne de çok iyi başladınız ve şu an grupta işler sizin için oldukça iyi gidiyor. Bu konuda ne söylemek istersin? Takım içindeki ortam ne durumda?

Takımda atmosfer çok iyi. Birkaç tecrübeli arkadaşımızın yanında birçok genç oyuncudan oluşan bir takıma sahibiz. Bu bağlamda iyi bir denge tutturduk. Tecrübeli arkadaşlarımız genç arkadaşlarımıza yardımcı oluyor ve genç arkadaşlarımız tecrübelilere büyük saygı duyuyor. Sağladığımız uyumu sahaya yansıtmayı da başardık. Şu an gruptaki durumumuz da oldukça iyi ama geri kalan maçlarımızı kazanmazsak bunun hiçbir önemi kalmaz. O yüzden kalan maçlarımızda çok iyi mücadele ederek iyi sonuçlar almak istiyoruz. Avrupa Şampiyonası çok önemli bir turnuva. Ben EURO 2016 sırasında futbolcu olduğumu anladım desem yanlış olmaz. Böylesine önemli bir turnuvanın, böylesine büyük bir organizasyonun bir parçası olduğumu idrak edince futbolcu olduğumu hissettim diyebilirim. Bu hissiyatı tekrar tecrübe etmek istiyorum. Bu turnuvada daha fazla maç oynamak istiyorum. Bu maçlarda goller atmak ve bu sayede takımımın daha üst turlara ilerlemesine katkıda bulunmak istiyorum.

İzlanda karşısında son yıllardaki hataları tekrarlamayacağız

İzlanda’ya karşı bir nevi final maçı oynayacağız. Bu konuda ne düşünüyorsun?

İzlanda karşısında son yıllarda yaptığımız hataları tekrarlamayacağız. Son yıllarda İzlanda’yla birçok defa karşılaştık ve çoğunlukla kaybettik. Selçuk (İnan) kardeşimin serbest vuruştan bulduğu golle 1-0 kazandığımız ve Avrupa Şampiyonası’na gitmeye hak kazandığımız bir maçımız da var. İzlanda karşısında, kendi sahamızda, taraftarlarımızın önünde üç puanı alan biz olmak istiyoruz. Kazanmak ve Avrupa Şampiyonası Elemeleri’ne katılma hakkını elde etmek istiyoruz.

Bildiğin gibi, gruptaki ilk iki takım Avrupa Şampiyonası’na direkt katılma hakkı kazanacak. İlk iki takımın dışında kalmak fikri, üzerinizde bir baskı oluşturuyor mu?

Hayır, bu bizim üzerimizde bir baskı oluşturmuyor. Biz kendimizi tamamen grupta ilk ikide olmaya hazırladık. Üzerimizde bu açıdan bir baskı yok.

Harika bir jenerasyona sahibiz

2002 Dünya Kupası oynanırken 11, EURO 2008 sırasında ise 17 yaşındaydın. Bu dönemleri düşününce aklına neler geliyor? Sence takım olarak o dönemdeki başarıları tekrarlayabilecek misiniz?

Bence bizim sıkıntımız, şampiyonalara katılma hakkı elde etme kısmında. Genelde gruplara iyi başlamıyoruz, daha sonra form tutuyoruz ve neredeyse iş işten geçtiğinde işleri yoluna koymaya çalışıyoruz. Gittiğimiz şampiyonalarda ise harika işler başarıyoruz. Bu elemelere ise çok iyi başladık. Bu formumuzu devam ettirmemiz gerekiyor. Eğer Avrupa Şampiyonası’na gidersek çok başarılı olacağımıza inanıyorum çünkü harika bir jenerasyona sahibiz.

EURO 2020’de yer almak Türkiye için ne ifade ediyor?

Avrupa’nın bütün büyük takımları orada olacak, biz de bayrağımızın bu takımların yanında dalgalanmasını istiyoruz. O yüzden orada olmak bizim için çok şey ifade ediyor. Çok güzel bir ülkemiz var; ülkemi çok seviyorum. Zaman zaman zor dönemlerden de geçebiliyoruz; dolayısıyla böylesi bir turnuvaya katılmak ülkedeki havayı da değiştirebilir.

Çağlar’ı çok parlak bir gelecek bekliyor

Sana Çağlar’ı (Söyüncü) sormak istiyorum. Aynı ligde oynuyorsunuz, elbette farklı şehirlerde yaşıyorsunuz. Çok sık görüşme şansı bulamadığınızı tahmin ediyorum. Neler söylemek istersin?

Evet, elbette çok yoğun programlarımız var. Ama neredeyse her gün telefonda konuşuyoruz. Çağlar’ı kendime bir kardeş kadar yakın görüyorum. Aslında birbirimizden o kadar da uzakta değiliz. Leicester ile Liverpool bir buçuk-iki saat mesafede. Çok genç bir oyuncu ve öğrenmeye çok açık. Altınordu’da genç yaşta oynamaya başladı ve yıllar içerisinde kendini çok geliştirdi. Freiburg’a gittikten sonra da kendini geliştirmeye devam etti. Leicester’da ilk sene biraz zorlandı. Bu noktada teknik direktörlerin de önemine dikkat çekmek isterim. Harry Maguire’ı Manchester United’a sattıktan sonra Çağlar’a güvendiler ve formayı verdiler. Çağlar şu an ligdeki en iyi defans oyuncularından biri. Bence onu çok parlak bir gelecek bekliyor. Umarım kendini geliştirmeye devam eder ve Leicester City’deki performansı sayesinde daha da iyi yerlere gider.

Şenol Hocanın oyuncularla bağı çok kuvvetli

Peki, Şenol Güneş hakkında neler söylemek istersin? Senin için özel bir insan olduğunu düşünüyoruz.

Şenol Hocayla iki sezon birlikte çalıştık ve ikisinde de şampiyon olduk. Sonrasında ben Everton’a transfer oldum. Şenol Hocanın benim hayatımda gerçekten çok önemli bir yeri var. Everton’a transfer olmamda babamın ardından en büyük etken kendisidir. Aramızdaki ilişki bir antrenör oyuncu ilişkisinden ziyade baba-oğul ilişkisi gibi. Eski bir öğretmen olduğu için mi bu kadar başarılı bilmiyorum ama Şenol Güneş’in oyuncularıyla arasındaki bağ çok kuvvetli. Sadece ben değil, diğer arkadaşlarımla da diyaloğu öyle. Ülkemiz için büyük bir kazanç, çok önemli bir değer olduğunu düşünüyorum. Onunla çalışmayı çok seviyorum.

Babanızla Şenol Hocanın isimlerinin aynı olması hoş bir tesadüf olsa gerek.

Kesinlikle. Bundan bir defa daha söz etmiştim. Hayatımda iki Şenol’un çok büyük yeri, önemi var. Birisi babam, diğeri de Şenol Hoca. Evet, büyük tesadüf…

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.