Tünelin ucundaki ışık

Kerem Eymür GundemBesiktas.com okurları için yazdı.

Tünelin ucundaki ışık
A+
A-
22 Aralık 2020 21:26

“Tünelin ucunda görülen ışık üzerinize gelen trenin farı olabilir.” İngiliz yazar Wiliam Whatley böyle söylemiş.

Sergen’in Beşiktaş’a gelişini pek çok Beşiktaş’lı istemiş olsa da, azımsanamayacak bir çok kişinin kafasında güven sorunu ve soru işaretleri vardı. Buda normal karşılanması gereken bir durumdu. Zira futbolculuk yıllarında o eşsiz yeteneklerinden kimsenin şüphe duymadığı Sergen, özel yaşantısı ve devamlılık problemleri gibi nedenlerden her zaman eleştirildi. İnsanların kafalarında eleştirilere kulak asmayan ve her seferinde bildiğini okuyan bir Sergen profili vardı.

Bu profil teknik direktörlük yapmaya başladığında da silinmedi. Başarılı sayılabilecek ancak kısa süren Anadolu takımlarında ki teknik direktörlük deneyimleri, Sergen’in futbolculuk yıllarından kalma alışkanlıklarının devam ettiği ve Sergen’in hiçbir takımda sezonu tamamlayamayacağı şeklinde yorumlandı. Sergen’in kendi üslubu ile yaptığı, yalansız ve doğru yorumlar, bu imaj dolayısıyla dikkate alınmadığı gibi, insanları sadece gülümsetti.

Doğduğu ve büyüdüğü yer olan Beşiktaş’a teknik direktör olarak geldiğinde, teknik direktörlük gelişimini ve tecrübesini daha tamamlayamamıştı. Ancak yuvası Beşiktaş’ta taraftar ve camia onu bir teknik direktörden daha fazlası olarak görüyordu. Borç batağı içine saplanmış, oyuncularının ve çalışan personelinin parasını ödeyemez durumda olan bir kulüp, belki de tarihi boyunca yetiştirdiği en yetenekli oyuncusundan çok şeyler bekliyordu. Bu beklenti, hazırlıksız, parasız ve plansız olarak Beşiktaş’a gelen yönetiminde tüm sorumluluğu ona vermesini sağladı.

Sergen’de gelir gelmez, diğer takımların covid olayından çok etkilenmesi ve o zaman ki tecrübeli oyuncuların çabalarıyla, Beşiktaş’ı 3. Konuma getirip, Avrupa kapılarını açtı.

Giden oyuncuların yerlerinin dolamaması, geç yapılan transferler, daha önceki yönetimden kalmış, bir sürü astronomik kontratlı oyuncuların elden çıkarılamaması, gibi nedenler, Sergen’e umduğu oyuncular ile değil, bulduğu oyuncularla bir takım kurma zorunluluğunu getirdi. Bu da Sergen’i oldukça gerip, korkuttu.

Sergen’in oyucularını tanıyıp, güvenmesi zaman aldı. Bu zaman zarfında, en önemli gelir kapımız olan Şampiyonlar Ligi treni kaçtığı gibi, lige de iyi başlayamadık. Her şeyi açıklık ve samimiyetle söylemekten çekinmeyen Sergen, ilk kez aklına geleni söylemeyerek, Başkan ve yönetimi taraftar ve basının karşısında ateşe atmadı. Halbuki yönetim, alınan kötü sonuçlardan sonra camia tarafından yetersiz bulunan oyuncuların, Sergen’in isteği doğrultusunda alındığını açıklayarak, Sergen’i bir anlamda basının ve taraftarın önüne atmıştı. Ancak Sergen, daha önceki futbol hayatında olmadığı kadar soğuk kanlı ve sorumluluk içerisinde davrandı. Aslında o da gerçek anlamda teknik direktörlüğü Beşiktaş’ta yaptığını biliyordu. Bu yüzden geçmişini ön plana çıkaran, ön yargılı yıkıcı eleştirilere kulaklarını kapadığı gibi, yapıcı ve kendisine destek veren eleştirilerden de zaman içerisinde dersler çıkardı. Alınan kötü sonuçlardan sonra bazen gerilerek, oyuncularını da eleştirdi. Ancak çabuk toparlandı ve Sergen dahil tüm teknik direktörlerin sonunu getirebilecek bir fikstür tüneline girdi. Pek çok kişi tünelin ucunda ki ışığın bir trenin farları olduğunu iddia ederek, Sergen’in yerine kim geçebilir? Tartışmalarına girdi. Basınımız başta olmak üzere çoğu kişi Beşiktaş’ın bu tünelden çıkacağına ihtimal vermedi. Beşiktaş’ı dikkate bile almadılar. F.Bahçe’yi şampiyon ilan eden basınımız, Beşiktaş’ı ilk 10 içine bile sokmadı. Hatta Beşiktaş bu sezon küme düşmemeye oynar diyenler bile oldu.

Ancak bilmedikleri bir şey vardı. Zaman her şeyin ilacıydı. Sergen’in bu zaman zarfında, takımı ile arasındaki güven sorununu aşacağını, kendisinin takımına, takımının ona güven duyacağını, takımdaki oyuncuların özelliklerine göre bir sistem yaratacağını, yerin dibine soktukları oyuncuları ile birlikte, Türkiye’nin daha önce ender gördüğü bir hızlı hücum takımı haline gelip, Türkiye’nin en çok gol atan takımı olacağını, kimse hayal bile edememişti.

Futbol bir takım oyunudur. Bu nedenle top şimdi Beşiktaş yönetimindedir. Yönetim, Ocak ayı transfer döneminde, kadro dışı olup, oynamayan maliyetli oyuncuları ne yapıp, ne edip, zararına da olsa elden çıkarmalıdır. Kapalı savunmaları açmak da çok zorlanan Beşiktaş’a, çalım, araya pas ve şut özellikleri olan bir ofansif orta saha oyuncusu için bütçe yaratmalıdır. Böyle bir oyuncu bulunabilirse, tünelin sonundaki ışığın, bir trenin farları olmayıp, gökyüzünde parlayan bir güneşin ışığı olduğu daha da belirginleşecektir.

Böylece Beşiktaş’ı dikkate almayanlar, hayal kırıklığına uğrayarak, daha çok paniğe kapılacaklardır. Güvendikleri ve şampiyon ilan ettikleri takımların durumu kötüleşince, Sergen’i kıskanıp, belden aşağıya vurmaya çalıştıklarına daha geçenlerde şahit olduk. Hiçbir şey yapamadıklarından, Sergen üzerinden Beşiktaş’ı yıpratma peşinde olduklarını, Sergen’in tam bir spor adamı edasıyla yaptığı VAR eleştirileri karşısında, Sergen’i yargılayarak, federasyonun ve hakemlerin önüne atma girişimlerinden gördük. Şimdi de Sergen’i sahadan attırmak gibi komik ve beyhude çabalar peşindeler.

Sergen’in Alanyaspor maçından sonra yaptığı açıklamalar ve serzeniş, sadece hakkı yenen bir hocanın serzenişi değildi. Sergen genel olarak herkesin sesi olmuştu. Bu VAR sistemin uygulayamadığımızı ve bunun tüm takımları bir şekilde mağdur ettiğini ve futbolun güzelliğine gölge düşürdüğünü söyledi. Ancak hiçbir takımın hocasının ya da başkanının çıkıp da Sergen’i bu konuda desteklediğini maalesef görmedik. Demek ki Sergen’den başka herkes bu sistemden memnunmuş. O halde yarın kimse VAR olayından ya da hakemlerden şikayet etmesin. Türk Futbolunun gelişimi deyince daha önce atıp, tutanlar şimdi hiç konuşmasın.

Bakın Avrupa da tek bir takımız bile kalmadı. Seneye Şampiyon takımımız Şampiyonlar Ligine girmek için ön eleme oynayacak.

Bu yüzden herkesin düşüncelerini, rahatsızlıklarını, çözüm önerilerini aynı Sergen gibi çıkıp söylemeleri ve bir tartışma platformu oluşturmaları gerekir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla, Türk futbolu karanlık ve dar tünelden çıkamaz. Bu yüzden Sergen gibi fikirlerini açıkça beyan eden kişilere ceza yerine destek verilmesi, demeçlerinin dikkate alınarak, tartışılması gerekir.

Beşiktaş ve Sergen için, tünelin ucundaki ışık, güneşin ışığı gibi görünse de, Türk Futbolu için görünen ışık, bir Trenin farları olsa gerek.

Kerem EYMÜR

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.