Futbol tuhaf bir oyun

Kerem Eymür, GundemBesiktas.com okuyucuları için yazdı.

Futbol tuhaf bir oyun
A+
A-
1 Nisan 2021 14:23

Beşiktaş Camiası 2020-2021 sezonu Şampiyonluğu için artık haftaları saymaya başladı. Sezon başında parasızlık ve kulübün içinde bulunduğu borç batağı yüzünden, elindeki mevcut oyuncuların önemli bir kısmını kaybeden, onların yerini doldurmak adına yapılması gereken transferleri ivedi bir şekilde yapamayan,  Şampiyonlar Ligi ön elemesinde PAOK gibi sıradan bir takıma elenerek, Şampiyonlar Ligine katılamayan, böylece kulüp için can suyu tabir edilebilecek büyük bir gelirden mahrum olan Beşiktaş, Türkiye Süper Liginin son 11 haftasına büyük bir avantajla lider ve aynı zamanda Türkiye Kupası finalisti olarak giriyor. Tuhaf değil mi?

İngilizler futbol için “tuhaf bir oyun” derler. Belki de bu tuhaflık ve bilinmezlik, futbolun bu kadar sevilmesinin nedenidir.

Beşiktaş, pek çok kişi için tarihinin belki de en tuhaf sezonunu yaşıyor. Sezon başında ki negatif tuhaflıklar, yine tuhaf bir şekilde yerini pozitif tuhaflıklara bıraktı. Bunları biraz inceleyelim isterseniz.

Sezon başında yönetim, yüksek kontratlı oyunculara, kontratlarında indirim yapmaları için baskı yapmaktan, transferlere vakit ve bütçe ayıramamıştı. Bu durum sadece sezon başında giden oyuncuların yerlerinin doldurulamamalarını sağlamamış,  aynı zamanda eldeki mevcut oyunculara yapılan “indirim yap” baskılarından dolayı, bu oyuncuların kafalarını takıma verememelerine de neden olmuştu. Zira bu durumun olumsuz etkileri ligin ilk haftalarında fazlasıyla yaşanmıştı. “Bir musibet, bin nasihattan iyidir” atasözümüze nazire yaparcasına davranış gösteren Beşiktaş Yönetimi, her kaybedilen maçtan sonra eksikleri görüp, ucuz, kiralık ve tabir yerinde ise panik transferlere yönelmişti. Bu davranış, başta futbol basını olmak üzere, taraftar ve camianın, Beşiktaş’tan bu sezon ümidini kesmesine neden olmuştu. Bu kadar olumsuzluk ve Yönetimin tuhaf tavrı, Beşiktaş’ın şimdiye kadar yaşamadığı kadar tuhaftı.

Ancak haftalar ilerledikçe bu olumsuz tuhaflıklar, kimsenin tahmin edemediği bir şekilde, yerini olumlu tuhaflıklara bıraktı. Kısacası “Eğri gemi doğru sefer yaptı” Hal böyle olunca, herkes gibi, Beşiktaş camiası ve taraftarının da kafası karıştı.

Dünya futbolunda çok büyük ve muazzam scout ekiplerine sahip olan takımları bile kıskandıracak bir şekilde, bütün yapılan panik transferler, tuhaf bir şekilde, tabir yerindeyse, “Cuk” diye oturdu. Transfer edilen oyuncular bir anda kendi kariyer rekorlarını alt üst etmeye başladı. Camianın gerek kronik sakatlığından, gerekse geldiği takım olan Porto’da yeterli süre alamamış olmasından kaynaklı gelişine sıcak bakmadığı Aboubakar, futbol hayatının en verimli dönemini geçiriyor. Kalan 11 haftada 2 gol daha bulup, 17 gole ulaşması halinde, kariyeri boyunca bir sezonda  en çok gole ulaştığı eski takımı Lorient’de ki, 16 gollük performansını geride bırakarak, kariyer rekorunu kıracak. Geçmişte F.Bahçe’den bildiğimiz ve kariyerini uzunca bir süredir Arabistan’da geçiren Joseph de Souza, 40 yıllık Beşiktaş’lı gibi oynayarak, futbol hayatının baharını yaşıyor. Ben dahil çok kişinin gelişine ağız, burun büktüğü, tamamen parasızlıktan transfer edilen Wellington, kendini her hafta aşarak, Sergio Ramos kıvamında performans gösteriyor. Genç Rıdvan, bu kadar oyuncu eksikliğinden dolayı, 5 senede tamamlayacağı gelişimini, 1 yılda tamamlayarak, en iyi sol bekler listesine şimdiden adını yazdırdı bile. Herkesin adını burada öğrendiği Rosier, rotasyonunun olmamasından dolayı, hiç dinlenmeden, 3 günde bir maç oynadığı halde, sanki M.City’den transfer edilmiş edası yaratıyor. Evvelki sezon kurtulmaya çalışılan, ancak kimsenin almadığı, bu yüzden maaşının bir bölümü ödenerek, zorda olsa Belçika’nın sıradan bir takımı olan Zulte Waregem’e kiralan, ancak sezon başında Belçika’dan ilk uçakla geri gönderilen Larin’in, 15 gollük göz kamaştıran performansına ne demeli? Sezon başında maaşında indirime gitmesi için kovulmaktan beter edilen, her futbolcunun hayali Dünya Kupası finali yaşamış bir stoper olan Vida’nın, her şeye rağmen ortaya büyük bir karakter koyarak, bünyesinde sadece 3 stoper barındıran Beşiktaş’ta, geldiğinden beri en iyi sezonunu geçirmesi, ya da Premier Lig ve Seri A da tutunamayan, Leicester tarafından kiralık bir şekilde oradan oraya savrulan Ghezzal’in, şimdiye kadar kariyerinin asist rekorunu kırıp, ülkesinin milli takımına yeniden seçilmesi, 2 tane çok acemi kaleci ile yürekler ağızda buralara kadar gelinmesi, sizce de tuhaf değil mi?

Tüm yaşamı ve futbol hayatı boyunca hiç almadığı ve kendisinden hiç beklenmediği bir şekilde sorumluluk alarak, yetiştiği takıma sahip çıkan, rakip büyük takımın hocaları ile eşit şartlarda olmamasına rağmen, rotasyonu ve çok kaliteli oyuncuları olmayan bir takımı toplayıp, Şampiyonluğun en büyük favorisi haline getiren ve bundan dolayı, taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan Sergen Yalçın’dan bu dereceye kadar bir performans bekliyor muydunuz? Bu size göre tuhaf değil mi? O kadar borçları olmasına rağmen fütursuzca ve hunharca para harcayıp, kadrolarını bir sürü oyuncu ile dolduran rakip büyük takımların zevk vermeyen oyunları ve yokları oynamaları da, tuhaf sayılabilir mi?

Futbolun tuhaf bir oyun olduğunu bilsek de,  onun tuhaflıklarına alışık olsak da, bu kadar tuhaflığın bir arada olması, sizce de çok tuhaf değil mi?

Sezon başında  “Bu takımdan bir cacık olmaz, Sergen hiçbir takımda sonuna kadar kalamaz” gibi sözler söyleyen, Şampiyonluğun “Ş” sini bile telaffuz etmeyen pek çok Beşiktaş taraftarının, en yakın rakibi G.Saray’ın yenildiği bir haftada, ezeli rakibi F.Bahçe ile berabere kaldığı için,  başta Sergen olmak üzere, oyuncuları yerden yere vurması da çok tuhaf değil mi?

Beşiktaş taraftarı, Beşiktaş’a  o kadar aşık ki, genellikle mantıklı düşünemeyip, pozitif ve negatif anlamlarda aşırı reaksiyonlar gösterebiliyor. Ancak şampiyonluk bir hesap kitap işidir. Tabi ki taraftar her zaman kazanmak ister. Ancak bazı durumlarda alınacak 1 puanın bile bizi şampiyonluğa ulaştırabileceğini unutmamak gerekir. G.Saray’ın kaybettiği bir haftada, maç eksiği ile lider konumdayken, üstelik derbi oynayacağın F.Bahçe’nin kazanmaktan başka bir çaresi yokken, dünyanın hangi teknik direktörüne, bu maçı oynamayın, size 1 puan verelim diye teklif götürseniz, hiç düşünmeden kabul ederdi. Beşiktaş, pek çok pozisyona girip atamamasından, aynı zamanda rakip kalecinin olağan üstü performansından dolayı, çok üstün oynadığı bir derbinin son bölümlerinde, az kalsın futbolun tuhaflığına yenilecekti.

 

Biz en iyisi tuhaflıkları futbola bırakıp, mantıklı ve sakin bir şekilde davranıp, doğru hesaplar ve doğru strateji ile Şampiyon olalım.

Yoksa geçmişte pek çok kereler yaşadığımız gibi,  şampiyonluklarımız elimizden tuhaf bir şekilde alınır ve şerefli ikincilik gibi tuhaf söylemlere mahkûm bırakılırız.

Tuhaf bir yazı olduğunun farkındayım. Ancak yukarıda belirttiğim bu kadar tuhaflık arasında, benim tuhaflığımı mazur görüp, bu yazımı tuhaf karşılamayacağınızı umuyorum.

Futbolun mucidi İngilizlerin dediği gibi,

“Futbol tuhaf bir oyun”

 

 

Kerem EYMÜR

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.