Ağaçlı yoldan Dolmabahçe’ye

GundemBesiktas.com Yazarı Alper Kınar’ın yazısı.

Ağaçlı yoldan Dolmabahçe’ye
A+
A-
23 Mart 2020 14:59

Çarşının içine doğru yürüyoruz babamla bak dedi burası var ya dedi. Beşiktaş’ın kalbi dedi. 6-7 yaşlarındaydım. Burası Beşiktaş dedi babam burası farklıdır dedi. Hayal meyal hatırlıyorum, Yürüdük köy içine doğru hakikatten Beşiktaş ile tanışmam Beşiktaş semtini hissetmekle başladı. Farklı bir havası yapısı mistik bir güzelliği halka adanmış denizle komşu çok güzel bir yapısı vardı semtin. Yedik içtik çok güzel yediklerimi dahi unutamıyorum, Çarşıdan girince sağda bir dönerci vardı kapandı. Sonraları herhalde inanın yediğim içtiğim şeylerin tadı hala damağımda farklı bir sevgi inanın bu semtte başlıyor. Sonrası malum bir sevgi aşk Beşiktaş aşkı köy içi farklıydı. Gerçekten sanki o asil forma üstünde olan bir kartal edasıyla bakıyor boğaza İstanbul’a insanlara. Rakıyla balığın birbirine yakıştığı en güzel semtte demiştir. Rahmetli Aydın Boysan Abimiz Semt asliyle meyhaneler semtidir. Yani adıyla bağdaşık erkek semtidir. Gündoğdu bestesindeki gibi. Babada masayı seven şahsına münhasır hakiki İstanbul’lu Beşiktaşlı olunca bize de bu tadı almak, yaşamak nasip oldu. İyi ki de oldu. Başladık yürümeye babayla köy içinden çıkıp akaretlerin önünden geçip Ağaçlı yol üzerinden o ulu çınarların altında Dolmabahçe’ye ahengi o güzel sevgiyi yıllarca ayrılmadan seveceğim Beşiktaş’ımı görmeye yürüdük yürüdük. Bitmesin dediğim Ağaçlı yolda ve bitti yol tabi statta ki o muhteşem akustik ses arkadaki yolu ahenkli bir şekilde inletiyor benimde ruhumu nasılda sarıyordu. Başlamıştı bizim içeri girme heyecanı, içimizde bu hikâye çocuk yaşlarda oluştu işte bu insan ruhuna gelen bir sevgi aşk duruş hayata bakış insanın ergenliğe kadar gelişimine katkıda bulunan bir çizgidir. O coşkulu kalabalığa girerken stat kapılarında babalarımızdan aldığımız o manevi hazla birlikte ne güzel bir şeydir o. Kapıda başlamıştır satıcıların naraları atkı bere köfte ekmek al abi su 1 lira sesleri arasında kâh kuyrukta beklemek kâh sıraya girmenin mutluluğuyla yaşanan şeydir Beşiktaş’lılık. İnsan Sevdiğine kavuştuğunda muhteşem bir tat alırsa bizde aynısını hissettik çocuklukta işte. O an stada ilk giriş yanınızda en kral adam babanız o stadı ilk görüşteki duygu hiçbir şeye değişilmez ılık ılık akar içinize bir şeyler Anlatılabilir mi bu duygu sizce o birliktelik o duygu o ahenk üçlüler istersen dört bir yanı inletelim şarkılarla bir şarkısın senler, lingo lingo şişeler, neler neler. İlerden tribün demirlerinden yürüyerek bir babayiğit adam gelir o hiç saklamadığı içki göbeğini ata ata bu amigo Orhan Abiden başkası değildir. Bembeyaz elbiseleriyle Ne güzel gözükürdü bize O bir hareketiyle binlerce seyirciyi ayağa kaldırması ne güzel günlerdi be o tribün taşlarına oturarak maç saatinin gelmesini beklemek, Oku oku minder yap sesleriyle satılan o erotik mecmuaları almak baba vardır yanında ama bir göz gider yine serde erkeklik var ya işte bu yüzden güzeldi statlar bir hayat öğretmenin gibi değil mi. Yeni açık müdavi miydik rahmetli pederle her yerini de bilirdik o açık tribünün skorboarda yakın otururduk skorboardun altındaki sosisli pideciyi de hatırlamadan geçemiycem. Ne günlerdi büyük küçüğü sever. Küçükte büyüğü sayardı ne günlerdi be Babam beni emanet ederdi Beşiktaş tribününe Biz orda hissettik bu sıcaklığı bu aidiyeti belki de. Çocuksun tabi girdi ya Beşiktaşlılık ruha sorarsın bir hafta önceden babana baba gidecek miyiz bu hafta maça malum iş güç durumları işi olur babanın zaman zaman binilir otobüse düşülür o stat yollarına yolculuğa. Beşiktaşlı olmak farklıdır bazen teksindir hayatta dürüstçe başkaldırıştır hayata. Bazen en az olmaktır okul sıralarında 15 fenerli. 10 Galatasaraylı’nın yanında 3 kişiyle 5 kişiyle mücadeledir Beşiktaşlılık, dürüstçe ve o arkadaşlıklar hep sürecektir. O dönemler maçlara 3 4 saat önce gidilir eğlence spor hepsi bir arada olurdu, önce genç takımların maçı olur. A takımın maçı beklenirdi. Ama inanın o maçlar bence süper lig’de bugün oynanan maçlardan daha heyecanlı ve zevkli olurdu. O dönemler maçlar karnaval gibi olurdu. Paylaşım olurdu insanlar arasında, yardımlaşma sevgi dostluk arkadaşlık her şey vardı. Bu günkü gibi sosyal ağ cep telefonu yoktu. Herkes statta maçı yaşardı, Dostluk insanlık muhteşemdi kendimi o günleri yaşayan bir birey olarak şanslı hissediyorum. İnsanlar küçük bir radyo ile maça gelir diğer rakiplerin mücadelesini takip ederdi. Şampiyonluk mücadelelerinde radyodan gelen gol seslerinin çok büyük önemi vardı. Rakibimiz gol atar ise de tribünün üstüne buz gibi bir sessizlik çöker çıt çıkmazdı. Gözümle hep kapalının ortasını takip etmişimdir orası başka bir alemdi. Kapalının ortası bestelerin başladığı tezahüratın şekil aldığı kapalı tribünün ortası yani stadın kalbiydi. Hep orayı takip etmişimdir. Ve bu anlattıklarımla beraber artık maçın başlamasına az bir süre kalmıştır. Tribünler hani derler ya tam kıvamında gümbür gümbür. Tribün demirlerinden yürüyerek yoğun tezahüratlar altında pırıl pırıl takım elbisesiyle gelen Şeref Yılmaz Abimden başkası değildir numaralının en solundan stada girmiştir tüm stadı dolaşıp selamlayarak yerine geçmiştir. Kapalının ortasına ve tribünde şahlanır. Takımımızda o yıllarda büyük şahlanışlar gösterip göğsümüzü kabartmıştır. Hepsine sonsuz teşekkürü borç biliyorum. İyi ki Beşiktaşlıyım iyi ki bu tribün kültürünü yaşadım. Ve takımımızın sahaya çıkışı o ne muhteşem manzaraydı öyle konfetiler atılır göz gözü görmez herkesin tüyleri diken diken olur. Futbolcularda müthiş bir özgüven mücadele ve hırsla bütünleşir zevk alınırdı. O dönemde bayrak sopaları ve bayraklar stada sokulurdu bayraklar sallanırken sergilenen görüntü inanın muhteşem olurdu. Bazen taksim tarafından inerdik stada babamla ne muhteşem bir görüntü oluşur 40000 kişiyle. Değil mi bir de yanına bir şarkısın sen ömür boyu sürecek dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek nameleriyle birlikte olursa, İnanın gözlerimden düşen damlalar mutluluk olurdu o sırada. O dönemler 2 stat vardı
o İstanbul’da İnönü stadı Ali Sami Yen stadı sonrada Kadıköy’de Fenerbahçe Stadı bu statların hepsinde ahengi yakalamıştır Beşiktaş tribünü. Beşiktaş tribününün bir başka özelliğine de değinmeden geçemicem bizim tribünlerde ne ırkçılık vardır nede ayrımcılık koskoca çarşı grubu tribüne bir adam çıkarmıştır ki. Birçok Türk varken amigoluk yapacak durumda olan. Ermeni Vatandaşı Alen Markaryan. Tek eliyle 40000 kişiyi susturup ayağa kaldıran adamdır kendisi. Nasıl bir sadakat nasıl bir sevgi olduğunu görüyorsunuz değil mi. Beşiktaş tribününde herkes eşittir siyah ve beyaz sadıkiyetinde olan herkes. Yine bir maç bitti biz yine yorgun bitkin düştük geri dönüş yoluna çıktık o güzelim Dolmabahçe yolundan girdik Ağaçlı yola yorgunluk mu kalır sadakatle düşmüşüz yola maçı 2 -0 almışız krallar gibi bizden iyisi yoktur. Sonrası Beşiktaş çarşısı herkes keyfini sürer meyhanelerinde galibiyetin herkes biraz süse ihtiyaç duyar gönül biz çocuk halimizle pek umursamasak da babalar boş geçer mi bu anı başlamıştır alem ona keyif bize uyku müptela olur var ol Beşiktaş’ım.
o Kur masayı madam despina
o Kirli beyaz muşamba örtüleri ser
o Çek sediri asmanın altına
o Yanında bir ince Müzeyyen .
o Meral Okay’ıda saygı ve minnetle anıyorum ruhu şad olsun.
o Beşiktaş’ım Sen Çok Yaşa.

Saygılarımla

Alper KINAR

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.